Simryn Gill
1959’da Singapur’da doğdu / Avustralya, Sidney’de yaşıyor
Adriano Pedrosa (AP): Angkor’la nasıl bir ilişkiniz var?
Simryn Gill (SG): Angkor’daki tapınak kalıntılarını fotoğraflardan biliyorum, ama Kamboçya’ya hiç gitmedim. Fotoğraflardaki harabeler nefis; mükemmel denilebilir hatta, bilhassa da ağaçların taş yapılarla bütünleşme şeklinden ötürü. Eğik dallar, alana yayılmış heykellerin uzuvlarını, bedenlerini yansılıyor. 1980’lerin başında Kuala Lumpur’da bir bölge bayındırlık bürosunda çalışmıştım. Angkor heykellerinden sökülen başların Bangkok’a, sonra da o dönem gümrük kontrolünden muaf tutulan uluslararası diplomatların bagajlarıyla daha uzaklara kaçırıldığına dair konuşmalar hatırlıyorum.
AP: Fotoğraflarınızdaki evlerin hikayesi nedir?
SG: 65 kadar evden oluşan bu yerleşim alanı 1980’lerin ortalarında, Kuala Lumpur’un güneyinde, arabayla yaklaşık bir saatlik mesafedeki sahil kasabası Port Dickson’da kurulmuş. Görünüşe bakılırsa evlerin inşaatı tamamlanmış, fakat içlerine kimse yerleşmemiş. Nedenini bir türlü öğrenemedim. Belki de müteahhit evrak işlerini tamamlamak için gereken rüşveti vermek istemedi ya da yerel yetkililerle arası bozuldu.
AP: Fotoğraflarda geometrik soyutlamaya güçlü bir referans bulunuyor.
SG: Fotoğraflarda hırsızlar tarafından duvarlara dayalı halde bırakılmış camlar var. Alüminyum çerçeveleri o zamanlar canlanan hurda metal pazarında satılmak üzere çalınmış. 2007’de bir arkadaşımı mekanı görmeye götürdüğümde onları bu şekilde bulmuştum. Oraya yıllardır gidiyordum. Camların modernist sanat yapıtlarından oluşan terk edilmiş bir yerleştirme gibi gözüktüğünü söylemişti bana. Eski bir modernist alanı arkeolojik bir keşifle bulmuştuk sanki. Bu düşünceyle fotoğraflarını çektim. Beyaz duvarlar ile dikdörtgen pencere yuvaları önünde duran isli camların renklerini ve geometrisini vurgulamak üzere siyah beyazı tercih etmiştim. Geometrik soyutlamanın büyük kısmı Angkor benzeri bir nitelikte, nefes kesici ve erişilmesi güç bir güzelliğe sahiptir bence. Angkor tapınakları gibi, 20. yüzyıl başına ait bu resim ve kolajları da kitaplardaki fotoğraflardan biliyorum. Benim için gizemli ve mitolojikler. Düşünce ve biçim olarak boşluk ve hareketsizlik benim incelediğim ve sıkça düşündüğüm bir şey; ama yaptıklarım belki de tam tersi.
AP: Yapıtın siyasi bir boyutu var mı?
SG: Bana Angkor’u, boş evleri, geometrik soyutlamayı sordunuz. Yapıtı meydana getirmemin nedenleri muhtelif ve belki karışık; ışık ve camın güzelliği de bunlar arasında, keşfetmekten duyduğum haz da. Bunlar belki biçimsel soyutlamalar olarak görülecek, belki de belgesel kayıtlar olarak, bu iki uç arasında da pek çok farklı yorum mümkün. Bu resimlere ilişkin fikirlerim, onları ürettiğimden bu yana daha yoğun bir hale geldi ve muğlaklaştı. Angkor heykellerinin başlarının kaçırılmasına ilişkin konuşmaları geçenlerde hatırladım, yıllardır aklıma gelmemişti.