Marwa Arsanios
1978’de ABD, Washington DC’de doğdu / Lübnan, Beyrut’ta yaşıyor
Adriano Pedrosa (AP): Beyrut’taki Acapulco Sahil Tesisi’ne ilginizin sebebi nedir?
Marwa Arsanios (MA): Raja Saab Köşkü’ne bir nesne olarak duyduğum hayranlıkla başladı her şey. Kısmen halka açık bir sahil kulübü olan Acapulco Sahil Tesisi’ndeki en eski ve ana binadır bu. Değişik tasarımı mimari etkiler açısından kökensiz gözükmektedir ve tasarım açısından belirli bir referansı yokturLübnan’ın güneyinden mültecilerin işgal edip buraya yerleşmeye ve bir dönem göz kamaştırmış sahil tesislerini kendileri için eve çevirmeye başlamalarıyla, 1976 sonrasında Beyrut’un güneyindeki kıyı varoşlarında gerçekleşen kentsel dönüşüme ilişkin daha geniş çaplı araştırmamın başlangıç noktası bu oldu. 1950’de tek bir aile için tasarlanmış olan Raja Saab Köşkü’nde bugün dört aile bulunmakta. Binayı farklı tarihlerin çarpıştığı, şiddetin kendini mimaride gösterdiği bir çatışma alanı olarak görüyorum.
AP: Arşiv projesi nasıl gelişti?
MA: Proje, evin mimarı Ferdinand Dagher tarafından 1950’de çekilmiş siyah beyaz bir fotoğrafla başladı. Farklı ipuçlarını izleyerek basılı malzemeler, filmler ve Dagher’den (evi yaptıran kişi olan) Raja Saab’a ve (mekanı 1952’de Acapulco Sahil Tesisi’ne dönüştüren meşhur restoran sahibi) Pépé’ye dek evde yaşamış, burayı ziyaret etmiş veya görmüş insanlara ait ses kayıtlarından oluşan bir arşiv topladım. Orada çekilmiş filmler ve şu an mekanda yaşayan ailelerin fotoğrafları da buna dahil.
AP: Merkezi bölgelerden uzak modern kalıntılar çoğunlukla Avrupa etkisi taşır; dolayısıyla uzak diyarlardaki, idealleştirilmiş sayfiye hayatına ilişkin tropik bir model olarak Meksika’yı görmek ilginç.
MA: Evet öyle, fakat başta Acapulco Sahil Tesisi’nden haberim yoktu. Binaların Pépé tarafından dönüştürülmüş olduğunu araştırmam sırasında öğrendim. Kendisi gençliğinde büyük bir Lübnan diasporasının bulunduğu Meksika’da yaşamış ve 1950’lerin başında geri döndüğünde binanın “acayip” halinden hoşlanmış ve onu Acapulco Sahil Tesisi haline getirmiş. Dolayısıyla Meksika görüntüleri düşlenmemiş veya kurgulanmamış, Acapulco’dan bir anlamda ithal edilmiş ve kurtarılmış. Bu yeniden sahnelemenin ayrıntılarını, örneğin gerçekleştirilen etkinlikleri (“sombrero gecesi” ve horoz dövüşü), dekorasyonda kullanılan tropik bitkileri, reklamlarda kullanılan gasp edilmiş imgeleri ve tabela resimlerinden kaynaklanan belli bir grafik dili incelemek benim açımdan ilginç oldu. İnsanlar buradaki tematik partilere yoğun katılım gösteriyor ve başka bir yer fantezisiyle yaşıyorlardı. Güney Amerika, ta oradan buraya gelip yeniden kurgulanmış pek çok görüntü aracılığıyla keşfedilmekteydi. Avrupa’nın dışında yeni yaşam ve mimari modelleri bulmak için bir “üçüncü dünya” kardeşliğinin peşine düşmek önemliydi belki de. Dagher, Brezilyalı mimar Oscar Niemeyer’e hayran kalmıştı, Trablus Uluslararası Fuar alanını inşa etmek üzere Lübnan’a davet edilmesinde önemli rol oynadığı da söylenir. Binanın bazı ayrıntıları “tropik modernizm” etkisi taşıyordu. Ev, Acapulco’yu gelip içine yerleşmeye davet ediyordu.