Eylem Aladoğan
1974’te Hollanda, Tiel’de doğdu / Hollanda, Amsterdam’da yaşıyor
Adriano Pedrosa (AP): İstanbul Bienali için yeniden düzenlediğiniz Ruhunu dinle, kanım her an çekilebilecek demir tetiklerin şarkısını söylüyor (2009–11) adlı yapıtınızdan bahseder misiniz?
Eylem Aladoğan (EA): Bu heykel, büyük kuş tüyleri ve tüfeklerin namlu ve dipçikleri gibi tanıdık şekillerden oluşan bir öbek. Heykeli eskiz benzeri ölçekli bir modelden hareketle biçimlendirdim. Temelde, dipçiklerle aynı hizadaki namlularla iç içe geçmiş kuş tüylerinden oluşan açılmış ve gergin bir kanat şeklinden doğdu. Yapıt iki bölümden oluşuyor: Bir yanı (dağlama demiriyle tahtaya uygulanan) Doğu’ya özgü mimari şekil ve desenlerden türemiş hatları sergiliyor; diğer yanda ise birbiriyle bağlantılı bir dizi kanat tüyü görülüyor. Yapıt iradeyi sağlamlaştırma fikrine duyduğum hayranlıktan doğdu: Kendinizdeki gizli yetenekleri keşfetme veya yeniden keşfetme ve geliştirme cesareti ve kapasitesi. Kendi özünüze sadık kaldığınız şeyleri yapmak ve sözlerinizin ve inançlarınızın arkasında durmak güç ister. Bunu yapmadan önce, kendi varoluşsal korkularınızı ve dürtülerinizi zapt etmek genellikle kaçınılmazdır. Kuvvetlerin ve onlara denk karşı kuvvetlerin birbiriyle yarıştığı bu sonu olmayan süreci işler tutmak yapıtın hareket noktasıdır.
AP: Tüfeklerin işaret ettiği üzere, yapıtta güçlü bir şiddet, hatta ölüm unsuru da bulunuyor.
EA: şöyle anlatayım: Yapıtta şiddet var, fakat daha arıtılmış bir şekilde. Bağımsızlığınıza ve fikirlerinize sadık kalmanız için sürekli değişmeniz gerektiğini ve değişimin daima korku içerdiğini düşünüyorum. Başka bir deyişle, korku daima işin içindedir ve ilk önce onu zapt et-meniz gerekir. Korku, varoluşsal bir doyuma kavuşmak üzere savaşmanız gereken sürekli bir iç tehdittir. Bu koşullar dış dünyada da mevcuttur; değişim daima korkuya yol açar. Bence tüfekler aynı anda hem korkuyu hem de gücü yansıtıyor. Ölüm olmasa hayatta kalma diye bir dürtü de olamaz denilebilir. İçsel gelişimimizi tetiklemek için korkuya ihtiyacımız var.
AP: Türkiye’yle ilişkiniz nedir?
EA: Ailem aslen Türkiye’nin doğusundan, fakat ben Hollanda’da doğup büyüdüm. 20 yaşına dek, annem ve babamla birlikte her yıl dede ve ninelerimin yaşadığı ve tüm ailenin her yaz buluştuğu İstanbul’a gelirdim. O günlere, şehre ve kültürüne ait hayli güçlü ve zengin çocukluk anılarım var. Ortam dram, kargaşa, neşe ve üzüntü doluydu; her şey etkileyici ve fizikseldi. Tüm bunların beni derinden etkilemiş olduğunu ve hatıralara kalpten bağlılığımı ancak büyüdüğüm zaman fark edebildim. şimdilerde, her yıl Bodrum’da uzun bir süre kalan annemle babamın yanına gidiyorum ve onlarla bir hafta deniz tatili yapıyorum. Bu benim Türkiye’deki ilk sergim.