Dani Gal
1975’te İsrail, Kudüs’te doğdu / Almanya, Berlin’de yaşıyor
Jens Hoffmann (JH): Yapıtlarınızda çoğu zaman ses ve görsel sanatı bir araya getiriyorsunuz.
Dani Gal (DG): Ses ve imge arasındaki ilişkiyle ve bunlarla oynandığı takdirde olayları anlama ve algılamamıza olan etkisiyle ilgileniyorum. Bazı yapıtlar, ses ve imge ile daha soyut bir açıdan ilgileniyor, Siyah Keçeli Kalem (2009) böyle bir yapıt. Lee “Scratch” Perry’yi atölyesinde ziyaret ettim. Yaptığı müzikle bağlantı kurarak yarattığı görsel-metafizik sistemleri gördüm. Ben de kendi yapıtımı onun çalışma şekli doğrultusunda oluşturdum. Bir diğer örnek de Dumitrescu’nun Rüyası (2010). Burada da Iancu Dumitrescu’nun bir rüyasını videoya uyarladım. İşitsel ve görsel olarak şiddetli bir deneyim olan bu rüya, bir müzisyen olarak Dumitrescu’nun çalışmalarını bir hayli etkilemişti.
JH: Tarihi Plak Arşivi’nin (2005– sürüyor) ironik yanı, tamamen sessiz olması. Son 100 yılın tarihini nüfuz sahibi kişilerin yer aldığı albüm kapaklarıyla ortaya koyuyor. Bu proje nasıl başladı?
DG: Altı Gün Savaşı’nı belgeleyen bir İsrail plağı karşıma çıkınca bu plakları toplamaya başladım. Muhteşem bir plak. Tarihi olayları resmeden vinil plak olgusunu araştırmaya başladığımda, aslında ne kadar çok böyle plak olduğunu fark ettim. Bu da beni, bu kayıtları saf ses malzemesi olarak düşünmeye itti. Bunları dinlerken içeriği yok saymaya ve düzenli gürültü ya da ses nesneleri olarak deneyimlemeye çalışıyorum, musique concrète’in (somut müzik) terminolojisi bu. Politik içerikli görsel ya da işitsel malzemeleri böyle biçimsel bir şekilde deneyimlemek, tarihi olayların önemini anlamak için bir yöntem. Bunu diğer çalışmalarımda da kullanıyorum. Tarihi Plak Arşivi’ni potansiyel bir ses çalışması olarak kabul ediyorum. Seyirci plakları dinleyemiyor ama sesleri hayal edebilir. Bu da belki ortak belleğin var olduğu yerdir.
JH: Sergideki ikinci yapıtınız, neondan THE/A/T/E/SHOO/TING/DONEBY/OF/OFFI/CERS/ARE/SHOT (2009) belli bir kavramsal dille oynuyor. Bir yandan da anavatanınız İsrail ile ilgili bir konuya değiniyor.
DG: Bu çalışma dilbilimci Steven Cushing’in Fatal Words: Communication Clashes and Aircraft Crashes (Ölümcül Kelimeler: İletişim Çatışmaları ve Uçak Kazaları) isimli kitabından bir cümleye dayanıyor. Cushing’in araştırma alanlarından biri fonolojik, sözdizimsel ve semantik çok anlamlılığa bağlı iletişim bozuklukları. Pop ve kavramsal sanatın neon tabela geleneğini kullanarak, bir cümlenin dört farklı versiyonunu art arda sıralıyorum ve böylece anlamı değiştiren iki kademe yaratıyorum: İlki, nesne ve özne, mağdur ve suçlu arasında oynayan görüş açısı, ikincisi ise İngilizce “shooting” (1. ateş etme, 2. fotoğraf ya da film çekme, ç.n.) kelimesinin anlamının, ya kamera ya da silah kullanımını kastedecek şekilde değişmesi. Bu cümle, güncel olayların insanlar tarafından birincil olarak medya yoluyla deneyimlenmesinin, “gerçek” olay ile dolayımı arasında yarattığı uçurumdan bahsediyor. Buradaki konu elbette İsrail’deki medya söylemi ve medyanın haber bombardımanının mağdur ve suçlu olguları etrafında yarattığı sorular ve yanlış bilgilendirme ile ilgili.