Zarouhie Abdalian
1982’de ABD, New Orleans’da doğdu / ABD, Oakland’da yaşıyor
Jens Hoffmann (JH): Çalışmalarınızı mekan odaklı üretiyorsunuz. İstanbul’a daha önce hiç gelmediniz, dolayısıyla yeni yapıtınızı nasıl gerçekleştireceğinizi çok merak ediyorum. Ailenizin bir kısmı Ermeni kökenli Amerikalı olduğu için burayla zaten bir ilişkiniz olduğunu düşünüyor olabilir misiniz?
Zarouhie Abdalian (ZA): Bu yerleştirmenin var olacağı yerle hayat boyu süren bir ilişkim oldu. Bu daima ısrarcı bir geçmiş, ancak edebiyat ve haber kaynakları okumalarımla var olan bir şimdi yoluyla ve fiziksel uzaklıkla beslenen bir ilişki. İlk başta bu ilişkinin mekana özel bir çalışma için sınırlayıcı olduğunu düşünüyordum, ama sonuçta bu garip ilişki projenin başlangıç noktası
oldu. İstanbul’da bir iki ay kalsaydım, mekandan daha çok etkilenen bir çalışma yapar mıydım? Bir yere uzaktan bakmak ile orada ya da oralı olmak: İki bakış açısı da kendini ifade edeceğin noktalar olarak geçerli bence.
JH: Daha önce bana malzeme olarak coğrafyadan bahsetmiştiniz. Bu konuyu biraz açabilir misiniz?
ZA: Bir mekana geldiğimde, coğrafyasını düşünüyorum. Bu coğrafya mekanların geçmişteki temsil edilme şekilleriyle alakalı. Çalışmalarımda, mekanlara aktarma ve değiştirme yoluyla karşılık veriyorum. Bazen bir mekanın daha önceki temsil edilme biçimi, çalışmayı kısmen belirliyor ve bu çalışmalarda coğrafyaya bu suretlerin bir dizini olarak yaklaşıyorum.
JH: İstanbul’da yapacağınız çalışmaya nasıl yaklaşmayı düşünüyorsunuz?
ZA: Oturarak, yürüyerek ve eskiz yaparak fiziksel mekanla ilişki kurmaya çalışacağım. İzleyiciye nasıl bir deneyim yaşatmak istediğimle ilgili belirli bir fikrim var. Ama şu noktada birçok şeye açığım, özellikle de kullanacağım malzemeleri doğru belirleyebilmek için. Bu benim için yeni bir mekanla çalışırken en enteresan (ve zaman zaman sinir bozucu şeylerden biri: Çoğu kez daha önce kullandığınız bir malzemeye yeni bir bakış açısıyla yaklaşıyorsunuz ya da yepyeni bir malzeme seçiyorsunuz. Baskı ve resim altyapım var ve bunun beni etkilediğini düşünüyorum. Yapım süreciyle ve belirli malzeme kullanımının yarattığı anlamla yakından ilgileniyorum.
JH: Çalışmalarınızın siyasi boyutundan biraz bahsedebilir misiniz?
ZA: Sanat bence siyasal değişiklik yapmak için yetersiz bir araç. Öte yandan, çoğu zaman çalışmalarımın epistemolojik çatlaklar yaratmasını istiyorum. Başarılı bir çalışma, hız kesici tümsek işlevini görebilir: Yolunuzu değiştirmese de, onu fark edersiniz ve bir an için farklı hareket edersiniz. Bu size belki acınacak bir şey gibi gelebilir, ama bence sanat yapıtlarının yarattığı hemen fark edilmeyen çatlakları yabana atmamak lazım. Sanatın algıda veya bakış açısında sessizce değişiklik yapabilme yetisi var.