görsel | metin

Hank Willis Thomas
1976’da ABD, Plainfield’da doğdu / ABD, New York’ta yaşıyor

Jens Hoffmann (JH): Ben İnsanım (2008) başlıklı yapıtınız, yurttaşlık hakları mücadelesi döneminde yapılan protesto afişlerini, özel olarak da Tennessee’nin Memphis şehrinde 1968 yılında gerçekleşmiş bir eylemde kullanılanları konu alıyor. Söz konusu olaydan ve yapıtınızın bu afişleri nasıl hareket noktası olarak aldığından bahseder misiniz biraz?

Hank Willis Thomas (HWT): Seriden, içindeki son parça olan Varım. Amin resminin adıyla bahsediyorum hep. Bir protesto eyleminde yan yana durmuş, her biri elinde “ben insanım” yazan bir tabela tutan onlarca Afrika kökenli Amerikalı adamı gösteren, Ernest Withers imzalı ünlü fotoğrafa bakarak büyüdüm. Bu ülkede, doğumumdan yalnızca sekiz yıl önce, kalabalık insan gruplarının bir araya gelmek ve insan olduklarını belirtmek zorunda kalmış olmalarını şaşırtıcı bulmuştum. İçinde büyüdüğüm dünyanın fotoğrafta temsil edilen dünyaya kıyasla ne kadar farklı gözüktüğü beni çarpmıştı. 1968 bir bakıma yurttaşlık hakları hareketinin son kez yükseldiği yıl oldu ve ben, sonrasında gelen asimilasyon stratejilerinin bir ürünüyüm. Kendimi pek çok açıdan foto-kavramsal bir sanatçı olarak görüyorum. Mevcut örnekte, bir fotoğraftan esinlenmiş bir dizi resim söz konusu. Özellikle görsel anlamda remiksler yapmak, doğaçlama nakaratlar oluşturmak beni her zaman büyülemiştir. Hip-hop çağında büyürken en sık duyduğum cümle, ayrımcılık sırasındaki kolektif ifadelerden asimilasyon devrinin daha bireyci sözlerine geçişin bir yansıması olan “adam benim” idi. Üst sıradaki resimler, Afrika kökenli bir Amerikalı’nın beşte üç insan olarak temsil edildiği Birleşik Devletler Anayasası dönemine, “Kadın değil miyim ben” diyen Sojourner Truth’un beraberlik çağrılarına uzanan bir zaman dizini olarak görülebilir. Alt sırayı ise oyuncu bir ritim ile başlayıp içten bir olumlamayla sona eren bir şiir olarak görüyorum. Kendimizi bir başkasının standartlarıyla meşru kılmak yerine, en büyük armağanımız bilincin kendisidir gibi bir fikir öneriyor.

JH: Kölelik karşıtı hareket benzer bir slogan kullanmıştı: “Ben bir insan, bir yoldaş değil miyim?” Sordizlerinin üstüne çökmüş, prangalar içinde bir köleyi resmeden, Josiah Wedgwood’un ürettiği, meşhur kölelik karşıtı madalyonların üzerinde yer alıyordu. Bu madalyonlar, 18. yüzyıldaki Afrikalı kölelerin en yaygın temsiliydi.

HWT: Robin Kelly, kölelik karşıtı hareket sırasında bu imgenin ürettiği politikaları tartışan olağanüstü bir makale yazmıştır. Günümüzde insanların farklı davaları temsil eden bantları kollarına takmaları gibi, o dönem de kadınların bu sembolü içeren kolyeler ve takılar takması çok modaydı. Kimileri kölenin dizleri üstünde yalvarır halinin “merhametli”, yüce gönüllü Avrupalı kavramını pekiştirdiğini iddia ediyor. Bu nedenle tartışmalıdır. Wedgwood’un ürettiği bu parça yapıtımda çok önemli bir rol oynadı. Varım. Amin serisindeki ikinci resim ona belli belirsiz bir referanstır, fark ettiniz mi? Ondan hareketle, elmas tutan bir adamı gösteren altın bir madalyon yaptım. Pitch Blackness (Kapkara) adlı kitabımın kapağında da yer alıyor bu.