görsel | metin

Martha Rosler
ABD, Brooklyn’de doğdu / ABD, Brooklyn’de yaşıyor

Jens Hoffmann (JH): Savaşı Eve  Taşımak: Güzelim Ev (1967–72), Vietnam savaşına ait görüntüleri Birleşik Devletler’de yayımlanmış iç mimarlık dergilerinden resimlerle bir araya getiren bir fotomontaj dizisi. Uzak savaş meydanlarındaki dehşet, Amerikan rüyasıyla yan  yana getirilerek rahatsızlık verici, gerçeküstü bir kabus oluşturulmuş. Oturma odaları ve mutfaklarda  askerler, banliyö evlerinin içinde  ve etrafında cesetler görüyoruz.  İlk sergilediğinizde böyle kışkırtıcı bir yapıt nasıl bir tepki aldı?

Martha Rosler (MR): Bu montajları sergilemedim, eylemlerde veya eylemlerin yapıldığı yerlerin yakınlarında fotokopiyle el ilanları olarak dağıttım. Bazıları da yeraltı diye nitelendirilen gazetelerde çıktı. Dolayısıyla aldığım tepki neredeyse her zaman olumluydu. Sanat dünyasına sevdalı daha yaşlı kuşak için bile apaçık bir gerçeğe işaret ediyordu yapıt. Tanıdıklarımdan hiçbiri savaş yanlısı değil ya da evdeki ile dışarıdaki savaş arasındaki ilişkiyi anlamayan birilerinin olduğunu sanmıyorum. Yapıtta oturma odalarında ceset bulunmuyor. Temel fikrin bir kısmı da bu, yani uzaklık meselesiydi. Oturma odalarının bazılarında savaşta yaralananlar ve siviller vardı, fakat ölü savaşçılar bulunmuyordu. Bazı savaşçılar besbelli ölmüş, fakat pencerelerin dışındalar. 

JH: 2004’te aynı başlığı kullanarak Irak ve Afganistan’daki savaşlara dair yeni bir montaj dizisi yarattınız. Bu yeni yapıtlardan bahseder misiniz? Protestonuzu ifade etmek için neden benzer bir stratejiye başvurmayı tercih ettiniz?

MR: Başlık aynıydı, fakat “Yeni Seri” ifadesi eklenmişti, tıpkı biraz ara verdikten sonra yeniden çıkan bir süreli yayın gibi. 2004 yılında bile söylenmesi hala tamamen kabul edilemez olan bir şeyi, yani Vietnam’da savaşa girerek yaşadığımız aynı aptalca, korkunç, yıkıcı ve barbarca felakete doğru yol aldığımızı söylemek için, kasten yeni numarası olmayan bir eski toprak gibi görünme riskini almaya karar verdim. Başka bir deyişle, “30-40 yıl önce  olduğumuz yere döndük. Hiçbir şey öğrenmedik” demek üzere, uzun süre önce sonlanmış bir şeye yeniden giriştim ve temelde kullanmayı bıraktığım bir tekniği kullandım. Bir sanat bağlamına sokularak estetikleştirilmiş ve böylece en azından kısmen siyasi niteliğinden soyutlanmış olduğunu düşündüğüm eski yapıtlara yeniden siyasi bir boyut katmak istedim. Ayrıca gösterilen mekanların ne ölçüde cinsiyetçi ayrımlar içerdiğine işaret etme fırsatından da yararlanmak istedim. Yeni yapıtlarda bu konu daha fazla vurgulanmakta. “Retro” fikrini muhafaza ederek, sonuç dijital çıktı olsa bile eski yapıtlardakiyle aynı kesme ve yapıştırma tekniklerini kullandım temelde.

JH: Neden kolaj?

MR: Kolaj aynı anda hem ayrılığa hem de birleşmeye işaret edebiliyor. Kavramsal açıdan apaçık olan, fakat zihinlerimizde ayrıştırmayı tercih ettiğimiz şeyleri, yani günlük yaşamlarımıza ve mutluluğa ilişkin görüntülerle savaş, ölüm ve parçalanma görüntülerini vurgulayabiliyor. Sonuçta şiddetin sorumlusu biz olabiliriz, ama öylesine uzakta ki.