görsel | metin

Meriç Algün Ringborg
1983’te Türkiye, İstanbul’da doğdu / İsveç, Stockholm’de yaşıyor

Adriano Pedrosa (AP): Bienaldeki iki yapıtınız Gonzalez-Torres’in “İsimsiz” (Pasaport) adlı çalışmasıyla ilgili ulusal kimlik, sınır ve çeviri temalarına; yine Gonzalez-Torres’in “İsimsiz” (Ross) başlıklı çalışmasındaki gibi, ikilik, simetri ve aşk temalarına değiniyor. Biraz Ö (Ortak Harf) (2011) başlıklı çalışmanızdan bahsedebilir misiniz? Ses yerleştirmesi basılı versiyondan ne anlamda farklı?

Meriç Algün Ringborg (MAR): 2007’de Stockholm’e taşındığımdan beri, İsveççe ile Türkçede aynı olan tüm sözcükleri toplamak istiyordum. İki dilin sözlüklerini inceleme ve aynı biçimde yazılan ve aynı anlama gelen sözcükleri belirleme uzun bir süreç olduğundan, buna ancak yakın bir zaman önce fırsat bulabildim. Bienaldeki çalışmam iki bölümden oluşacak. Basılı olan çalışma, 1270 adet eş sözcükten oluşan kendine özgü bir sözlük biçiminde. Gonzalez-Torres’in “İsimsiz” (Pasaport) başlıklı çalışmasında olduğu gibi, izleyiciler sözlüğün kopyalarını alabilecekler. İkinci bölümde ise, tüm bu sözcüklerin ben ve eşim tarafından okunan iki saatlik bir ses kaydı yer alıyor. Sanki onu başarısızca taklit ediyormuşum gibi algılanabilmesine rağmen, aslında ikimiz de kendi dilimizi konuşuyoruz.

AP: Gonzalez-Torres sizin için önemli bir referans mı?

MAR: Gonzalez-Torres’den neredeyse yirmi yıl sonra doğmuş olmama rağmen ona her zaman bir yakınlık hissetmişimdir. Eğer bir sanatçı bu temalar üzerinde çalışıyorsa, arkasında çoğu zaman kişisel sebepleri ve deneyimleri vardır. GonzalezTorres’in farkı ise, çalışmalarının kişisel olsa da içedönük değil; hepsinin bir davaya adanmış ve bir şeyleri değiştirmeyi hedefliyor olması. Öte yandan biçimsel kaygılarını ve disiplinini koruduğu için, çalışmalarını tesadüfi olarak algılamak imkansız. Doğal olarak farklı türde çalışmalar yapan sanatçılardan da hoşlanıyorum, ama onun kadar gönderme yapabileceğim başka çok sanatçı olduğunu söyleyemem.

AP: Yabancı ve tanıdık, kişisel ve siyasi, ev ve ev olmayan temalarını nasıl işliyorsunuz?

MAR: İstanbul’dan Stockholm’e taşınmamın sebebi aşk. Tüm aşk hikayelerinde olduğu gibi kelimelerle anlatması zor ve bağlantısı olmayanlar için de enterestan olmasa gerek. Uzun lafın kısası, bunun sonucunda, eski evim yerine yeni bir eve gelmiş olduğumu söylemem yeterli olabilir. Bu da kültürel kimlik, dil, aidiyet ve sınırlar arası geçiş bürokrasisi konularını benim için ilgi çekici alanlar haline getirdi, çünkü benim de başvurmam, beklemem, incelenmem ve bu yeni topluma uygun bulunmam gerekti. Koleksiyon yapma, sistem kurma ve liste yapma metodolojilerini kullanarak bu temalarla ve bu temalara karşı çalışmaya başladım. Örneğin, “İsimsiz” (Pasaport) sergisinin bir parçası olan Tüm ve Eksiksiz Vize Başvuru Formları Kitabı (2009–11), bu metodolojiyi kullanarak bu temalar çerçevesinde ürettiğim ilk çalışma. Bu konulara parmakla işaret etmekten ziyade, bizi kuşatan yapıların altını çizmek, onları vurgulamak, görünür kılmak istedim. Bu şekilde çalışmaya devam edeceğimi düşünüyorum, çünkü ne yazık ki bu konuların tükenme ihtimali yok gibi.