görsel | metin

Dóra Maurer
1937’de Macaristan, Budapeşte’de doğdu /  Macaristan, Budapeşte’de yaşıyor

Adriano Pedrosa (AP): Sanatçı olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiğinizi anlatabilir misiniz?

Dóra Maurer (DM): Macar Güzel Sanatlar Akademisi’nin önce resim, daha sonra da grafik ve gravür bölümlerinde eğitim gördüm. Daha lisedeyken sanatla ilgilenmeye başlamıştım, ama 1956’da Macar devrimi olunca hayatım değişti. O dönemden önce çok saftım; ama devrimden sonra, günlük yaşamla ilgili sorunlara karşı sorumluluk hissetmeye başladım. Devrimden sonra sanat alanındaki atalarımı keşfettim. Bu arayış birtakım gravürler yapmama sebep oldu; ilk çalışmalarım arasındadır bunlar ve deneyim fikriyle çok derinden ilişkilidirler. Bu seriyi tamamladıktan sonra, farklı bir tarafa doğru yönelmeye başladım ve harekete olan ilgim ortaya çıktı ve böylece başka gravürler de yaptım, 1970 yılındaydı bu.

AP: Plakayı Çok Yüksekten Fırlatmak (1970) ve Plakaya Asit Damlatmak (1970) başlıklı çalışmalarınıza bakıyoruz. İki çalışma da bienalde yer alacak; ikisinin de başlığı gravür plakalarına yapılan “zarar verici” eylemlerden (balkondan fırlatmak ve üzerlerine asit dökmek) bahsediyor ve yapıtlar bu eylemlerin fotoğraflarından ve “zarar görmüş” plakaların baskılarından oluşuyor. Bu çalışmalardan sadece iki tane mi yaptınız?

DM: Evet ve bunlar nev’i şahsına münhasır çalışmalar. Kendimi tekrarlamayı sevmiyorum. Daha sonraları doğa alanında pek çok gözlem yapma şansım oldu. Zaten her zaman biyolojiye ilgi duymuşumdur.

AP: Harekete olan merakınızla ilgili olarak, daha sonraki dönemlerde Minimal Hareketlerin İncelenmesi (1972) başlıklı çalışmanızı yaptınız, bu çalışma da bienalde sergilenecek işleriniz arasında yer alıyor. O tarihlerde, Amerikan minimalizmi sizin için bir referans oluşturuyor muydu?

DM: Hayır, örneklerini hiç görmemiştim. Daha ziyade “minimum” ile ilgileniyordum ve temel kavramım değişim idi. Değişim bir yerden bir yere hareket olabilirdi, anlam bakımından ya da harita üzerinde, bir ülke içinde değişim olarak anlaşılabilirdi.

AP: Peki, Saklı Yapılar Serisi (1977) başlıklı çizimlerinizden bahsedebilir misiniz?

DM: Bu çalışmanın temel fikri, özgür eğitim veren bir okulda öğretmenlik yaptığım dönemde aklıma geldi. Öğrencilerime bazı sorular vermek istiyordum; mekansal ilişkileri ve farklı katmanları daha iyi kavrayabilmelerini sağlamayı amaçlıyordum. Katıldığım bir hayli sıkıcı bir konferans sırasında, önümdeki kağıdı katladım. Çalışmanın asıl halinde, kareye dönüşen bir dikdörtgen var ve kağıdın katlanmasıyla her şey kareye dönüşüyor. Sonra bir de katlı kağıdın üzerine kalem sürttüm.

AP: Böylece kalem sürterek kağıdın üzerinde izler çıkarıyorsunuz ve bu da aslında kağıdın kat yerlerine tekabül ediyor. Çalışma sonradan katları açılmış olarak sergileniyor.

DM: Katlama sürecinde bir iki değişiklik yapsanız bile, bir hayli farklı kompozisyonlar ortaya çıkıyor. 

AP: İki boyutlu ve üç boyutlu arasında bir diyalog var ve bir yandan da aralarında bir nevi etkileşim bulunuyor.

DM: Evet, eğer yapıtı elinize alırsanız, eğer duvarda asılı değilse, onunla oynama şansınız da olabiliyor.