görsel | metin

Tim Lee
1975’te Kore, Seul’de doğdu / Kanada, Vancouver’da yaşıyo

Jens Hoffmann (JH): 12. İstanbul Bienali için hazırladığınız yapıt, son  on yıl boyunca yapıtlarınızda incelediğiniz birçok konuyu bir araya getirmiş gibi gözüküyor. Türk milli marşını elektrogitarla çaldığınız bir video hazırlama fikrine nasıl vardınız?
Untitled I (The Pink Panther, 2092), 2007

Tim Lee (TL): Anlamlı olacak kadar olağandışı gözüküyordu. Olağandışıydı elbette; çünkü ben ne Türkiye vatandaşıyım, ne de gitaristim. İkisi de temel fikirle bağlantılı. Hem ait olmadığım bir ülkenin kimliğinin hem de pek bilmediğim bir müzik aletini çalmanın, benzer şekilde, öğrenilmiş süreçler gibi anlaşılabileceği fikri ilgimi çekti. Temelde yabancısı olduğum içeriklere uyum sağlamış olacaktım böylece. Biçimsel amatörlük ile yanlış yorumlanmış kimliğin, kitle kültürü tarihindeki özel bir ana referansla (performansım Jimi Hendrix’in Woodstock’ta Amerikan milli marşını çalmasını örnek alıyor) bir araya gelmesi sonucu doğan uyumsuzluklar, yapıtlarımın çoğunun temel özelliği olan genel absürtlüğe katkıda bulunuyor.

JH: İlgimi en çok çeken, bahsettiğiniz iki husus, yani absürtlük ve amatörlük. Toplumsal kuralların altını oyma yolları olarak mı algılıyorsunuz bunları?

TL: Absürtlük ve amatörlük, ustalığı altüst etmenin farklı yollarıdır. Belirli bir standart getirilmesine nasıl katkıda bulunduğu, bu standartların sanat türlerine ilişkin geleneksel anlayışları nasıl etkilediği ve bu geleneklerin de sonrasında nasıl daha büyük bir hikaye anlatan normlar olarak geçerli hale geldiği üzerinden ilgileniyorum ustalıkla. Sık sık hatırladığım üzere, normların daima altüst edilmesi gerekir. şayet bir norm bir sistem içinde işliyorsa ve o sistemler kuralcı bir geleneğe katkıda bulunuyorsa, söz konusu sistemlerin nasıl ideolojik olabileceği kolayca görülebilir. şayet yapıtım o sistem içinde çığır açan bir anı yeniden üretiyorsa, yaklaşımımdaki usdışılık bir ana ilişkin geleneksel algıyı altüst etmenin ve ondan farklı türde bilgi çıkarmanın bir yoludur.

JH: Bulduğunuz farklı bilgi biçimi nedir? Absürdist bir bakış açısından, çığır açan söz konusu anların nihayetinde anlamsız olduğu manasına geliyor gibi.

TL: Bir anı yeniden yaratmaya karar vermem, onun özerkliğini sorgulamamın bir yolu oluyor, bunun ise absürdist bir itki olduğunu düşünüyorum. şayet yapıtım sık sık yapısal bir nitelik taşıyorsa, bunun nedeni genellikle başka sanatçıların daha meşakkatli icraatlarını tekrarlamama olanak veren (kopyalama, kesme, çevirme ve kurgulama gibi) basit bir dizi biçimsel strateji kullanıyor olmam. Bununla birlikte performanslarımın genellikle basit ve anlamsız doğası, kaynağı yabancı ve tuhaf kılan biçimsel bir uyumsuzluk meydana getirir ve yapıtta benim şahsen yer almamdan dolayı, ırk ve uyruk, imparatorluk ve kültürel eğilim gibi konularda farklı bir düşünüş tarzına yol açabilir. Anın biçimsel özerkliğinin bozulması böylece, toplumsal tarihin daha önce mevcut olmamış bir şekilde sorgulanmasını sağlamakta.